Cumhuriyet’te yayımlanan ilk yazım, ‘Susma, Sustukça Sıra Sana Gelecek!’ başlığını taş
ıyordu. Çocukluğumdan beri gün sektirmeden okuduğum, ailemizin vazgeçilmezi olan bir gazetede yazımı basılmış görmek hayatımın en büyük mutluluklarından biri oldu. Ne daha önce iki yıl kadar Milliyet’in Avrupa baskılarındaki köşe yazarlığım, ne de günlük Aydınlık Gazetesi’nde yayımlanan haftalık yazılarım beni Cumhuriyet yazarlığım kadar gönendirmedi. Gazetemizde bir yıl kadar sayfalar arasında dolanan yazılarım bir süre sonra ‘Görüş’ üst başlığıyla bulmaca sayfasına yerleşti, sonunda da ‘PANO’ adıyla düzenli köşe yazılarına dönüştü.


Hiçbir yazar dünyada olan biten her şeyin sırrına ermiş, her şeyi bilen, her soruna doğru çözüm önerileri sunan bir ‘allâme-i cihan’ değildir. Ne kadar özen gösterirse göstersin yanılgılar, yanlışlar her insan gibi bir yazar için de kaçınılmazdır. Fakat belirleyici olan, yazarın, düştüğü yanılgılarından, yaptığı yanlışlarından çok, onun bunlardan öğrenerek ‘doğru’yu bulma yolunda verdiği çabalardır. Cumhuriyet yazarı olmanın bir ayrıcalığı da, gazetesinin sağladığı özgürlük

ortamının yanı sıra okurları tarafından sürekli olarak araştırmaya, sorgulamaya, düşüncelerini gözden geçirmeye, yeniden üretmeye teşvik edilmesidir. Okuru, onun ‘doğru’yu bulmada en önemli destekçisidir.
12 yıl içinde okurlarımdan, -tümünü sakladığım-, büyük bölümü olumlu tepkilerden oluşan 1.957 mektup, e-posta iletisi, kısa mesaj aldım. Okurlarımın olumlu ya da olumsuz tepkileri yeni bilgiler edinmemde, düşüncelerimi pekiştirmem veya revize etmemde bana katkı sağladığı gibi yanlışlarımı düzeltmemde yardımcı oldu. Okurlarıma büyük teşekkür borçluyum.
Son aldığım okur mektubu 22 haziran 2008 tarihli; Sayın Ersan Uysal aynı tari
hli ‘Yurtseverlik Üzerine’ başlıklı yazıma ilişkin olarak Nâzım Hikmet’in ‘Şeyh Bedrettin Destanı’na ek olarak yazdığı ‘Milli Gurur’ (1936) adlı kitapçıktaki sözlerini aktarmış.

“-Evet, biraz da MİLLÎ BİR GURUR duyuyorum. Tarihinde Bedrettin hareketi gibi bir destan söyleyebilmiş her milletin şuurlu proleteri bundan MİLLÎ BİR GURUR duyar. Evet, Bedrettin hareketi aynı zamanda benim millî gururumdur. MİLLÎ GURUR! Sözlerden ürkme! İki kelimenin yan yana gelmesi seni korkutmasın. Lenin’i hatırla. HANGİMİZ LENİN KADAR BEYNELMİLEL OLDUĞUMUZU İDDİA EDEBİLİRİZ? Lenin, yirminci asırda beynelmilel prol

Bir de düzeltisi var değerli okurumun; söz konusu yazımda iki ayrı kaynağa dayanarak Bernard Shaw’a mal ettiğim “Yurtseverlik alçakların son sığınağıdır!” sözü İngiliz düşünür ve oyun yazarı Samuel Johnson’a (1709-1784) aitmiş. Sayın Uysal, buna ilişkin olarak kendisinin dublaj yönetmenliğini yaptığı ‘Zafer Yolları’ adlı filmden orijinal diyalogları da göndermiş:
“Gen. Mireau: Now, who was this man?
Col. Dax: Samuel Johnson, sir.
Gen. Mireau: All right, now what did have to say about patriotism?
Gen. Dax: He said it was the last refuge of a scoundrel, sir. I am sorry, I meant nothing personal.”
Col. Dax: Samuel Johnson, sir.

Gen. Mireau: All right, now what did have to say about patriotism?
Gen. Dax: He said it was the last refuge of a scoundrel, sir. I am sorry, I meant nothing personal.”
Cumhuriyet yazarı olmanın ayrıcalığına bundan daha somut bir örnek olabilir mi?